Start Blog

Bazarcıx’ta taş ocağı tehdidi: Evlerdeki çatlakların nedeni depremler değil, dinamit

Bazarcix’ın Şivon mahallesinde yaşayan yurttaşlar, yıllardır faaliyette olan taş ocağının tarım ve hayvancılığı bitirme noktasına getirdiğini ve yaşamlarının tehlikede olduğunu söyledi. Yurttaşlar evlerinde oluşan çatlakların ise depremden değil patlatılan dinamitlerden olduğunu belirtti

Mereş’in (Maraş) Bazarcix (Pazarcık) ilçesine bağlı Şivon kırsal mahallesi sakinleri, 22 yıldır faaliyette olan Eşkiler Madencilik Şirketi’ne ait taş ocağına tepkili. Mahalle sakinlerine göre; mahalleye yaklaşık bir kilometre uzaklıkta bulunan taş ocağı nedeniyle tarım ve hayvancılık bitme noktasına geldi. Taş ocağından yükselen toz nedeniyle evlerinin kapı ve penceresini açamaz hale geldiklerini belirten mahalle sakinleri, aynı zamanda ormanlık alanının büyük bir kısmının yok edildiğini ve patlatılan dinamitler nedeniyle evlerinde çatlaklar olduğunu aktardı.

 Hayvanlar yaşamlarını yitiriyor

Mezopotamya Ajansı’ndan Mahmut Altıntaş’a konuşan mahalle muhtarı Yunus Çuçan, taş ocağında yayılan toz nedeniyle meyve ağaçları ile tarım alanlarının büyük zarar gördüğünü söyledi. Ocağın zararları nedeniyle birçok mahallelinin göç etmek zorunda kaldığını aktaran Çuçan, “Evlerdeki çatlakların nedeni depremler değil, dinamit. Bu çatlaklar depremden önce de vardı. Maden ocağının kaldırılması için defalarca başvuru yapmamıza rağmen bir sonuç çıkmadı. Toz bulutu ağaçların yapraklarına yapışıyor, hayvanlarımız o ağaçların yapraklarını yediklerinde zehirlenerek yaşamını yitiriyorlar. Benim de bir hayvanım bu şekilde yaşamını yitirdi” diye konuştu.

 Yaşam tehlike altında

İnsan sağlığının da ciddi tehdit altında olduğuna dikkati çeken Çuçan, “Solunum rahatsızlıklarının yanı sıra birçok kadın erken doğum yaptı. Bunlardan bir tanesi de benim eşimdi. Nedenini doktora sorduğumuzda ‘taş ocağında patlatılan gübrenin zararı olabilir’ dedi. Taş ocağı nedeniyle tarım ve hayvancılık neredeyse bitti. Şuanda köyün yüzde 90’ı fıstık yetiştiriciliği yapıyor. Ancak taş ocağında yayılan toz bulutu fıstıklara da zarar veriyor. Fıstıkların üzeri toz ile kaplanırken, fıstık ağaçları kurumaya başlıyor. Bu taş ocağının burada kaldırılması lazım. Eğer taş ocağı kaldırılmazsa burada yaşam kalmaz” ifadelerini kullandı.

‘Taş ocağın kazdığı alanlar giderek büyüyor’

Mahalle sakinlerinden Şükrü Atmalıoğlu, tek geçim kaynakları olan tarım ve hayvancılığı taş ocağı nedeniyle yapamaz hale geldiklerini belirtti. Atmalıoğlu, “Tarım arazilerimiz ile yetiştirdiğimiz meyve ağaçlarında toz oluşuyor. Oluşan toz ağaçları kurutuyor. Hayvanlarımız da toz bulutu nedeniyle hastalanarak yaşamını yitiriyor. Hayvanlarımız bu tarafta otlanmadığı için uzak yerlere götürmek zorunda kalıyoruz. Önceden derinlik çok azdı ancak taş ocağının kazdığı alanlar giderek büyüyor. Kazılan yerler hayvanlar için de büyük tehlike oluşturuyor. Keçilerimiz birçok kez aşağıya yuvarlandı. 8 keçim hastalanarak öldü. Sebze ekiyoruz, ancak toz bulutu nedeniyle faydalanamıyoruz” şeklinde konuştu.

Patlatılan dinamitler nedeniyle evlerinin yıkılmasından korktuklarını ifade eden Atmalıoğlu, şunları söyledi: “Evlerimiz depremlerden önce çatlaktı. Ne ekinlerimiz oluyor ne de meyve ağaçlarından verim alıyoruz. Bu taş ocağının kaldırılmasını istiyoruz. Eğer bu taş ocağı burada durursa burada kimse kalmaz.  Ya biz gideceğiz ya da onlar gidecek. Neredeyse köyün içerisinde faaliyet yürütüyorlar.”

MEREŞ

Afşin-Elbistan B Termik Santrali’nde yangın çıktı

0

 

Afşin-Elbistan B Termik Santrali’nin evcidi bölümünde yapılan çalışma nedeniyle soğutma kulelerine giden plastik borunun tutuşmasıyla yangın meydana geldi.

Maraş Afşin-Elbistan B Termik Santrali’nin 3. ünitesinde sabah saatlerinde yangın çıktı. Maraş merkezli 6 Şubat’taki depremlerinde büyük hasar gören ve yaşamı tehdit eden santraller 10 Mayıs’ta yeniden faaliyete başlamıştı. Afşin-Elbistan B Termik Santrali’nde devlet bünyesinde olan santralin evcidi bölümünde yapılan çalışma nedeniyle soğutma kulelerine giden plastik borunun tutuşmasıyla yangın meydana geldi. Çıkan dumanı gören işçiler, durumu itfaiyeye bildirdi. Bu sabah 11 civarında başlayan yangın yaklaşık 5 saat süren çalışmaya rağmen yurttaşlardan edindiğimiz bilgiye göre söndürülemedi. Alınan bir bilgiye görede yankının kontrol altına alınıp söndürüldüğü belirtiliyor. Yangın bölgede yaşayan yurttaşların panik yaşamasına neden oldu. Bölgede havayı zehirleyen ve birçok insanın kanser hastası olmasına neden olan santral eleştirilerin hedefindeydi

MTA’dan 6 Şubat Pazarcık ve Ekinözü, 20 Şubat Yayladağı depremleri bilgi notu: Hangi faylar kırıldı, yer değiştirmeler ne kadar

MTA 7,7 ve 7,6’lık Kahramanmaraş merkezli büyük yıkımlara neden olan depremlerden sonra bölgeye gönderdiği mühendisler deprem coğrafyasına ilişkin deprem raporunu yayınladı. Raporda kırılan faylara, yeryüzü şekillerine ilişkin önemli bilgilere yer veriliyor.

Türkiye’yi yasa boğan 7,7 ve 7,6’lık Kahramanmaraş merkezli, Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Hatay, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa’da büyük yıkımlara neden olan depremlerden sonra bölgede MTA geniş bir araştırma başlattı.

Birçok Jeoloji Mühendisi’nin katıldığı çalışmanın raporu da yayınlandı. „06 ŞUBAT 2023 PAZARCIK (KAHRAMANMARAŞ), 06 ŞUBAT 2023 EKİNÖZÜ (KAHRAMANMARAŞ) VE 20 ŞUBAT 2023 YAYLADAĞI (HATAY) DEPREMLERİ BİLGİ NOTU“ başlıklı raporda bölgede meydana gelen depremin yeryüzü hareketlerinde ve topografyada ne gibi değişimlere neden olduğu anlatıldı.

Raporda şunlar kaydedildi:

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Deprem ve Risk Azaltma Genel
Müdürlüğü Deprem Dairesi Başkanlığı (DDB) kayıtlarına göre; Pazarcık (Kahramanmaraş) ilçesi yakın merkezli, yerel saat ile 04:17’de aletsel büyüklüğü (Mw) 7,8 olan bir deprem meydana gelmiştir.

Bu depremin artçı sarsıntıları devam ederken, aynı gün içerisinde yaklaşık9 saatlik bir aradan sonra saat 13:24’te ise Ekinözü (Kahramanmaraş) ilçesi yakın merkezli, aletsel büyüklüğü (Mw) 7,6 olan bir deprem daha meydana gelmiştir. AFAD kayıtlarına göre, bu ana depremlerin ardından 06.04.2023 tarihi itibariyle büyüklüğü Mw 6,7’ye kadar varan24.000’den fazla artçı sarsıntı gerçekleşmiştir. AFAD-DDB kayıtlarına göre, Pazarcık depreminin koordinatı 37,236 K – 37,057 D, odak derinliği 8,6 km; Ekinözü depreminin koordinatı 37,239 K – 38,089 D ve derinliği ise 7,0 km olarak verilmektedir.

Edinilen bilgilere göre, Kahramanmaraş’ın yanı sıra deprem Gaziantep, Malatya, Batman, Bingöl, Elazığ, Kilis, Diyarbakır, Mardin, Siirt, Şırnak, Van, Muş, Bitlis, Hakkâri, Adana, Osmaniye, Hatay ve Suriye’de de hissedilmiştir.

Deprem kaynak fayının tanımlanması, meydana gelen yüzey kırığının haritalanması ve meydana gelen hasarın jeolojik yapıyla olan ilişkisinin araştırılması amacıyla, Jeoloji EtütleriDairesi Başkanlığı’na bağlı Aktif Tektonik ve Deprem Araştırmaları Koordinatörlüğü teknik personelinden oluşan 4 Jeoloji Mühendisi, 06 Şubat 2023 tarihinde depremin meydana gelişini takip eden ilk aşamada afet bölgesinde arazi çalışmaları gerçekleştirmek üzere görevlendirilmiştir.

İklim şartlarına bağlı olarak 4 Jeoloji Mühendisi’nden oluşan ikinci bir ekip
de ikinci depreme ilişkin yüzey kırığını araştırmak ve haritalamak üzere deprem bölgesinde görevlendirilmiştir.

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Deprem ve Risk Azaltma Genel
Müdürlüğü Deprem Dairesi Başkanlığı (DDB) kayıtlarına göre; 6 Şubat 2023 tarihli
depremlerin ardından, 20 Şubat 2023 tarihinde, Yayladağı (Hatay) dolayında yerel saat ile 20.04’te aletsel büyüklüğü (Mw) 6,3 olarak kaydedilen bir deprem meydana gelmiştir.

Depremin merkez üssü yaklaşık 45 km uzunluğundaki sol yanal doğrultu atım bileşeni olan eğim atımlı normal fay niteliğindeki Antakya Fay Zonu’nun üzerinde yer almaktadır.

Yapılan arazi gözlem sonuçlarına göre, deprem neticesinde gelişmiş belirgin bir yüzey kırığı veya deformasyon yapısının gelişmediği anlaşılmıştır.

06 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerde gelişen yüzey kırıklarının haritalanması ve gözlemler yapılmasına ilişkin olarak MTA Genel Müdürlüğü Jeoloji Etütleri Dairesi Başkanlığı tarafından başlatılan arazi ve büro çalışmaları toplam 72 gün sürmüş ve 18 Nisan 2023 tarihi itibarıyla tamamlanarak merkeze dönülmüştür.

06 Şubat 2023’te meydana gelen ilk depremde (Mw 7,8), Kazkeli fayı, Serinyol, Amanos, Pazarcık, Erkenek segmentleri ve Yarpuzlu büklümü ile Narlı (Gaziantep) güneyinden Pazarcık (Kahramanmaraş) batısına kadar uzanan Narlı Segmenti boyunca, toplam 404 km uzunluğundaki yüzey kırığı gelişmiş olup 410 gözlem yapılmıştır.

Arazi gözlemlerine göre, yüzey kırığı boyunca izlenen sol yanal yer değiştirme miktarı 10 cm ile 720 cm arasında değişmektedir.

06 Şubat 2023’te meydana gelen ikinci depremde ise (Mw 7,6), Göksun (Kahramanmaraş) ile Doğanşehir (Malatya) arasında kalan bölgede; Çardak Fayı, Nurhak Fay Kompleksi, Doğanşehir Fay Zonu ile yeni belirlenen Sisne fayının kırıldığı belirlenmiştir.

Bu alandaki toplam 167 km uzunluğundaki dört fay segmentindeki yüzey kırıkları üzerinde 107 lokasyonda gözlem yapılmıştır. Arazi gözlemlerine göre, sol yanal yer değiştirme miktarı 25 cm ile 880 cm arasında değişmektedir.

 

 

EKOLOJİ HAREKETLERİ KONFERANSI

0

 

Brezilya, Fransa, Kolombiya, Şili, Bolivya, Sudan, Tunus, Hindistan ve daha birçok ülkede gerçekleşen seçimlerde ekoloji hareketleri, toplumsal muhalefetin temel politik özneleri arasında yer aldı. Kapitalist sistemin ezberini, devletlerin tahakkümünü yıkan kadınlar, Rojava’da ekolojik yaşamı örüyor. Dünyada ekoloji mücadelesinin toplumu, siyaseti, yaşamı ve kendini dönüştürme potansiyeline tanık olurken ülkemizde yaklaşan kritik seçimde ekoloji hareketlerinin üzerlerine düşen sorumluluğu alacak deneyime ve güce sahip olduğunu ilan ediyoruz.

Kapitalizm, tarihsel krizlerini aşarken, her krizinden çıkışında ürettiği stratejiler ile ekosistemleri, doğal varlıkları, yaşamın belleğini oluşturan kültür varlıklarını sermaye birikimine sokup, geri alınamaz boyutta yok ediyor. Kapitalizm yol açtığı ekolojik krizin farkında ve bunu fırsata çevirme peşinde. Ulus devletler ise bu sürecin önünü açarak sermayenin yaşamı ve yaşam alanlarını kırıma sürükleyen politikalarını beslerken, bu süreçleri eşzamanlı savaş stratejileri ile yürütüyor.  Yeşil Kapitalizmle yaşamın tüm alanlarını (çalışma yaşamı, kentler, mimari, tarım, eğitim, sağlık, enerji, ulaşım, gündelik yaşam vb.) ‘sürdürülebilir kalkınma’ mottosu ile yeşile boyayarak bütünlüklü olarak sermaye birikimine sokmayı sürdürüyorlar.
Yeşil Kapitalizm, sadece ekoloji mücadelesi verenlerin değil, işçi sınıfının, halkların, kadınların, ötekileştirilenlerin meselesi. Sermaye, patron örgütleriyle, devlet kurumlarıyla, akademisiyle, medyasıyla, STK’larıyla ve hatta antikapitalist olmayan çevre örgütleriyle ekolojik talanı yeşile boyayarak gizlemeye çalışıyor. Yeşil strateji işçiler için sömürünün derinleşmesi ve işsizlik anlamı taşırken köylüler için topraklarından sökülme, göç yollarına düşme anlamına geliyor. Halklarımız daha yoksullaşırken tüketimin daha da kışkırtılması ve yeni atıklarla sermaye kendisine rant alanları yaratıyor. Sermaye için Amasra’da madende veya Üçüncü Havalimanı inşaatında olduğu gibi iş cinayetlerindeki ölümler, birer maliyet olarak görülüyor.

Kapitalizme dair iyimser, naif umutlar gençler için çoktan son buldu. Bu tüketimcilik ve bu baş döndürücü hızla yeşil dönüşümün mümkün olmadığını, yeşil bir kapitalizmin mümkün olmadığını dost da düşman da biliyor artık. Bu yıl yapılan İklim Zirvesi’nde ülkeler yine ekolojik yıkıma yaptıkları makyajları yarıştırdılar. Ama bunlara inanmaya devam edersek yine kazanan onlar, yine kaybeden bizler olacağız. Bu nedenle ekoloji hareketleri, her yerelde yaşam alanlarını korumak için dayanışıyor, mücadele ediyor, enternasyonal düzeyde deneyimlerini ortaklaştırıyor.
Yaşamakta olduğumuz topraklarda da ekoloji mücadelelerinin siyaseti dönüştürecek ve ekolojik yaşamı örecek politik öznelerinin boy verdiği bir dönemde olduğumuzu biliyoruz. Sistemin suçlarına ortak olmamaya, dayatılan siyaset alanı ve tarzını kabullenmemeye kararlıyız. Yaşam alanlarından zorla edilmek, yaşam alanlarının öznelliğinin, geleneklerinin, birlikteliğinin yıkılmasına, kırılmasına, kültürel ve inançsal değerlerimize saldırılara,  türlerin yok oluşuna göz yummak istemiyoruz. Saldırıların karşısında sadece savunan olmak değil, ekoloji mücadelesi hattımızı daha da netleştirerek, ekolojik yaşamı bugünden yarına kurmak istiyoruz.

Ekoloji hareketinin kolektif hafızasında biriktirdiği ilke ve taleplerle siyaseti ülkemizde de dönüştürmek için buluşuyoruz. Ekoloji Politik tarafından düzenlenen “Siyasetin Dönüştürücü Gücü: Ekoloji Mücadelesi Çalıştayı”nda Ekososyalizm, Marksist Ekoloji, Toplumsal Ekoloji ve farklı politik ekoloji akımlarından, Jineoloji’den, ekofeministlerden ve sosyalist feministlerden arkadaşlarımız, Türk Tabipleri Birliği (TTB), TMMOB Çevre Mühendisleri Odası, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Dev Yapı İş ve İnşaat İş Sendikası ile sosyalist partilerden katılımcılarla bir araya geldiler. Amasra’da meydana gelen maden faciasının yaşandığı gün gerçekleşen buluşmada bir kez daha emek hareketi ile ekoloji hareketinin güçlü birlikteliğine olan ihtiyacımızın can yakıcı boyutları konuşuldu.  Kadın özgürlüğü başta olmak üzere ezilen halkların ve bütün tahakküm ilişkilerine karşı mücadelelerin ekoloji mücadelesiyle kesişimsel bağları tartışıldı. Ekoloji hareketinin, toplumu, siyaseti, yaşamı ve kendini dönüştürme potansiyeline olan inançla çalıştay sonucunda bütün ekoloji hareketlerine yaklaşan seçimlerde ortak bir tutum almak için ortak konferans yapılması teklifinde bulunulmasına karar verildi. Temmuz ayında Arsuz’da bir maden ocağı sorunu için gerçekleştirilen panelde dile getirilen bu önerinin ekoloji hareketinin kolektif yürüyüşü içinde her aşamada kendisini sınayarak, yeni öneriler ve katkılarla gelişeceğini umut ediyoruz. Ekoloji hareketinin farklı öbeklerinden seçim siyasetine yönelik geliştirilen önerilerle yürüyüş kollarımızı birleştirerek ilerleyeceğiz.
Yaklaşan seçimlerin herhangi bir seçimden farklı olarak ekolojik yıkımla kendini var eden bir rejim meselesi olduğunu görüyoruz. Tarımın çökertilmesinden, kentlerin birer rant alanına dönüştürülmesine, enerji, maden ve inşaat sektörleri için her türlü anayasal ve yasal engellerin kaldırılmasına, en ücra köydeki bir meranın şirketlere devrinden iklim krizine ve nükleer santrallere kadar ekolojik sorunlarımızın tamamı bir sistem sorunu haline geldi. Ekoloji hareketleri olarak bu tek adam rejiminden kurtuluş hamlesini gerçekleştirmek için bütün toplumsal muhalefet güçleriyle birlikte sorumluluk almak istiyoruz.
Brezilya seçimlerinde, Amazon Ormanları’nın ve gezegenin geleceği için oy kullanıldı. Türkiye’nin seçiminde de Akkuyu ve Sinop nükleer santralleri ile Kanal İstanbul’dan kurtulmak, Hasankeyf gibi ekokırım suçlarıyla yok edilen kültürel ve doğal varlıklarımızın hesabını sormak, Gezi davasında tutsak edilen arkadaşlarımızı özgürlüğüne kavuşturmak için oy kullanacağız.  Her fırsatta bu seçimin sadece insanların değil, coğrafyamızın ve bu topraklarda yaşayan bütün canlıların seçimi olduğunu hatırlatacağız. Her gün yeni yıkımlarla karşımıza çıkan kapitalist felakete karşı malumun ilamından öteye geçerek ekoloji hareketlerinin özgün eylem ve mücadele yöntemleriyle hem kendimizi hem de siyaseti daha ileriye taşıma iddiasındayız.

Ekoloji muhalefetinin yaklaşan seçimlerde en geniş birlikteliği ile siyasal taleplerini oluşturmasını ve ortak tutum geliştirmesini amaçlıyoruz. 2023 yılını bu umudu büyüterek karşılamak için İstanbul’da düzenlenecek konferansta buluşuyoruz.

ÇAĞRICILAR:

Antakya Kent Akademisi • Ata Soyer Sağlık ve Politika Okulu • Bakırtepe Çevre Platformu • Büyük Menderes İnisiyatifi • DİSK Dev Yapı İş • Divriği Yaşam ve Doğa Platformu • Ekoloji Politik • Höyük Kültür Sanat Doğa ve Dayanışma Derneği • İnşaat İşçileri Sendikası • KESK Ekoloji Birimi• Kuşadası Çevre Platformu • Mersin Nükleer Karşıtı Platform • Mezopotamya Ekoloji Hareketi • Muğla Çevre Platformu • Ovama Dokunma Çevre Hareketi • Polen Ekoloji Kolektifi • Samandağ RES Karşıtı Mücadele • TMMOB Çevre Mühendisleri Odası • Turgutlu İşçi Hakları Derneği Ekoloji Komisyonu • Yeşilırmak Çevre Platformu

Çöçelli’deki BES mühürlendi

 

 

Çöçelli köyünde yapılan BES ruhsatsız olması nedeniyle mühürendi.

Ovama Dokunma Hareketi’nin 2007 yılından bu yana ekolojik mücadeledeki haklılığını, Çöçelli köyünde  Eco Bio Enerji Üretim Sanayi ve Ticaret A.S. tarafından yapılan BES’in kapısına kilit vurulması ile bir kez daha tescillendi.

 

Mühür tutanağında şöyle denildi: „Yukarıda açık adresi, tapu kaydı, mal sahibi, Müteahhidi ve fenni mesulü belirtilen ve krokide gösterilen şekilde mevzuata ve plana aykırı/ruhsatsız-ruhsat ve eklerine aykırı yapı olduğu tespit edilerek iş bu ‚YAPI TATİL ZAPII‘ 3194 sayılı kanunun 27/32 maddesine göre düzenlenerek bir nüshası yapı yerine asılmış, bir nushası da ÇÖÇELLİ Mahalle Muhtarı Murat SIMSIK’a verilmiştir.“ Bu kararla BES’in kapısına kilit vurulmuş oldu.

Asker ruhsatsız BES’i neden korudu?

Ovama Dokunma Hareketi 2007 yılından KİPAŞ ve SANKO tarafında Çöçelliye yakınlarında yapılan çimento fabrikalarına karşı yıllardı mücadele ediyor. Çimento fabrikalarına karşı dava halen AİHM’de devam ediyor. Son üç yıldırda Çöçelli köyünün bitişiğine, Yentinliklerin yanına yapılan BES’e karşı mücadele veriyor. Çöçellilerin BES’e karşı gerçekleştirdiği her eylemine, bölgere bulunan askerler en gel oldu. Çöçelli köylüleri BES’e karşı eylem yaptıkları için karakola götürülüp ifadeleri alındı; haklarında dava açıldı. Çöçelli köylülürin her eylemde „haramilerin yanında değil halkın, köylünün yanında olmaısınız. Fabrikatörlerin bekçiliğini yapmayın.“ çağrılarına kulak tıkayan komutanlar, meğer bugüne kadar ruhsatsız bir BES’in inşaatini koruyorlarmış. Köylüler şimdi şu soruyu soruyor; Asker şimdiye kadar ruhsatsız, kaçak bir yapıyı bize karşı neden korudu?

Horuş: Davalarımızda bu gerçekleri de göz önünde tutulmalı

 

Av. Mehmet Horuş, konuya ilişkin şunları söyledi: „Yenilenebilir enerji kılıfı ile başta zeytinlikler olmak üzere tarım alanları ve yaşam alanlarına zarar veriliyor. Bir kez daha şirketlerin taahhütlerine ve iyiniyetlerine güvenilerek ÇED süreci işletilemeyeceğini görüyoruz. Şimdiye kadar kaçak bu imalatlara neden göz yumulduğu sorusu da karşımızda duruyor. Danıştay’ın ve idare mahkemesinin davalarımızda bu gerçekleri de göz önünde tutarak bir an önce karar vermesini bekliyoruz.“

ABD’de aşırı sıcaklar ve orman yangınları

0

Yosemite ulusal parkı yakınındaki Mriposa kontluğunda “Oak Fire” adı verilen yangın 3800 hektarlık alana yayılarak, Orman ve Yangına Karşı Koruma Departmanı’na göre 10 evi küle çevirdi, beşine de zarar verdi.

Birçok yol kapanırken, tahliye emirleri verildi. Aynı kaynağa göre 500’ü aşkın itfaiyeci “aşırı şiddetli” yangınla mücadele ediyor.

Yerel yetkililer 6 bini aşkın kişinin bölgeden tahliye edildiği bilgisini verdi.

Los Angeles Times’a konuşan yetkililer, yangını kontrol altına almanın bir hafta alabileceğini ifade etti.

Ülkenin batısında son günlerde istisnai boyutlarda ve şiddet orman yangınları yaşandı. Bilim insanları bu durumun küresel ısınmadan kaynaklandığını belirtiyor.

Hafta sonu itibariyle Kaliforniya ile batıdaki Oregan arasındaki bir alanda aşırı sıcaklar yaşanıyor. Sıcakların merkez ve kuzey doğuyu da etkisi altına aldığı belirtiliyor.

Başkent Washington’da hava sıcaklığı 38 derece olarak ölçülürken, New York’ta da 35 dereceye yaklaştı.

Batıdaki Utah ile güneydeki Arizona’da bazı bölgelerde hava sıcaklığının 43 dereceye ulaşması bekleniyor.

 

Aşırı sıcaklar: Çin’de milyonlarca kişiye ‘evinizde kalın’ uyarısı

0

Aşırı sıcaklar son aylarda dünyanın farklı yerlerinde, bazen ölümcül etkilerle kendisini hissettirdi. Temmuz ayında Batı Avrupa açısından istisnai sıcaklar yaşanırken, Hindistan mart ve nisan aylarında benzer görülmemiş sıcaklarla karşı karşıya kaldı.

Bilim insanları küresel ısınmanın aşırı sıcak dönemleri daha sık hale getirdiğini belirtirken, gelecek yıllarda sıcaklıkların daha da artması bekleniyor.

Aşırı sıcaklar Çin’i de vurmaya başladı. Şanghay kısa bir süre önce 40,9 derece ile son 149 yılın rekorunu kırdı.

Hafta sonu doğudaki Zhejiang ve Fujian illerinde hava sıcaklığı rekor bir seviye olan 41 dereceyi aştı.

Başta güneydoğu ve kuzeybatı olmak üzere kırmızı alarm verilen bölgelerde halka dışarıdaki faaliyetlerini durdurmaları, yangın çıkmaması için yüksek dikkat göstermesi çağrısında bulunuldu. Yetkililer on milyonlarca kişiyi evlerinde kalmaya çağırdı.

Çin takvimine göre cumartesi günü itibariyle yılın en dönemi başlamış oldu. Ancak sıcaklıklar tüm beklentileri aştı.

Aşırı sıcaklar Çin’in elektrik sistemini de baskı altına alıyor. Ülke sakinleri ve şirketleri klimalara yöneliyor. Ülkenin en büyük elektrik santralleri temmuz ortasında rekor düzeyde üretimde bulundu.

 

Fransa’da 86 ilde kuraklık alarmı

0

Fransa topraklarının büyük bir kısmı mevcut durumda “alarm” ve “yüksek alarm” anlamına gelen sarı ve turuncu alarm halinde bulunuyor.

Resmi internet sitesi Propluvia’ya göre 86 ilde kuraklık alarmı verildi ve su kullanımıyla ilgili kısıtlamalara tabi tutuldu.

Site, alarm durumundaki illerin tarımsal amaçlı işlemlerini yüzde 50’den fazla azaltması, belirli zamanlarda bahçeleri, yeşil alanları, golf sahalarını sulamak ve hatta araçları yıkamaya kısıtlama getirilmesi gerektiğini kaydediyor.

Özellikle bağcılar arasında endişe büyüyor. RTL radyosu mikrofonuna konuşan bir bağcı, “Asmalar solmaya başladı. Üzümler artık büyümüyor” dedi.

Birkaç hafta boyunca anormal derecede kuru ve sıcak hava ve kış aylarında su rezervlerinin yenilenmesine izin vermeyen düşük yağış mevcut durumun sorumlusu olarak görülüyor.

BFM TV’ye konuşan Essonne il müdürü Philippe Rogier, bu yıl alarmın „genellikle yaşananlara kıyasla çok erken“ başladığını belirtti.

Paris’in de içerisinde yer aldığı Ile-de-France bölgesinde 60 komünde kuraklık alarmı verildi. Val-Saint-Germain komünü sakinlerinden biri nehirlerdeki su seviyesinin çok düştüğünü ifade ederek, “Böylesini hiç görmedim” dedi.

 

Küresel ısınma İtalya-İsviçre sınırını değiştirdi

0

Alpler’de eriyen bir buzulun ülkenin İsviçre ile olan sınırını kaydırmasının ardından İtalya’daki bir dağ kulübesinin yeri tartışmalı hale geldi.

İsviçre’nin güneyindeki Valais kantonunda, Zermatt’ın güneyinde yer alan Theodul Buzulunun yavaş yavaş yer değiştirmesi nedeniyle sınır da değişti. Sınır çizgisi, drenaj bölünmesi boyunca uzanıyor.

Alplerdeki  Monte Rosa Masifi’nin İtalya tarafındaki 3.480 metrelik Testa Grigia zirvesinin yakınında bulunan Rifugio Guise del Cervino turistik tesisi İtalya toprağı sayılıyordu. Bölgenin yapısı eriyen buzul yüzünden değişince iki ülke arasındaki sınır tartışmalı hale geldi. Pansiyonun üçte ikisi şu andaki haliyle İtalya topraklarında yer alıyor.

Rifugio Guise del Cervino 1984 yılında inşa edilmişti. O zamanlar 40 yatağı ve uzun ahşap masaları İtalya topraklarındaydı.

İsviçre ve İtalya arasında konuyla ilgili 2018 yılında başlayan görüşmeler geçen yıl sona erdi, ancak sonuç açıklanmadı.

Her iki taraf da Kasım ayında Floransa’da bir anlaşmaya vardı ancak anlaşmanın İsviçre hükümeti tarafından imzalanacağı en erken 2023 yılına kadar ayrıntılar gizli tutulacak.

İsviçre’nin ulusal haritalama ajansı Swisstopo’nun baş sınır yetkilisi Alain Wicht, „Farkı bölüşme konusunda anlaştık“ dedi.

Wicht’in İtalya’daki muhatapları ise „karmaşık uluslararası durum nedeniyle“ yorum yapmayı reddetti.

Konunun gündeme gelmesinin nedeni, geliri büyük ölçüde turizme dayanan bölgenin, dünyanın en büyük kayak merkezlerinden birinin tepesinde yer alması ve akülü araba istasyonu da dahil olmak üzere büyük bir turistik tesisin inşa ediliyor olması.

Akdeniz’deki ısınma ekosistemleri tehdit ediyor

0

Bilim insanları bu yaz Akdeniz’de yaşanan ısınmaya dikkat çekerek, artma eğilimindeki bu sıcaklıkların deniz ekosistemlerini tehdit ettiği konusunda uyardı.

Fransa’ya bağlı Korsika Adası’nın doğu kıyıları dahil Akdeniz’de bazı yerlerde sıcaklığın 30 dereceye kadar çıktığı bildirildi. 1982 yılından bu yana ikinci kez deniz suyu bu kadar ısınıyor.

Deniz suyunda yaşanan bu aşırı sıcaklar bilim dünyasını endişelendiriyor.  Fransa Ulusal Meteorolojik Araştırmalar Merkezi (CNRM), bu olgunun tırmanma eğiliminde olduğunu belirtti.

İsviçre RTS medyasına konuşan CNRM araştırmacısı Samuel Somot, „Akdeniz sularında olayların sayısında, sürelerinde ve yoğunluklarında çok net artışlar gözlemledik“ dedi.

RTS medyasına göre Korsika’da, bu sıcak hava dalgasının özellikle bölgenin deniz ekosistemleri üzerindeki etkilerini değerlendirmek için yaz sonunda biyologların incelemelerinin sonuçlarını beklemek gerekecek.

Bilim insanları Akdeniz sularının ısınmasının, denizin belirli ekosistemleri üzerinde şimdiden önemli sonuçlar doğurduğunu kaydediyor.

Samuel Somot, deniz sularındaki sıcaklığın „bağlı ekosistemler olarak adlandırılan, yani bir alt tabakaya, okyanusun dibinde veya kayaların üzerinde bulunanlar için toplu ölüm olayları yaratacağını» belirtiyor.

Somot, „Bu ısı dalgaları, ekosistemleri yeniden düzenleyecek büyük göçler yaratacak ve dolayısıyla biyoçeşitlilik etki yaratacak“ diye belirtiyor.

Araştırmacıya göre, gelecekte hiçbir şey değişmezse, deniz ısı dalgaları her yıl dört aya kadar sürebilir.