Afşin Elbistan Çöllolar Açık Kömür Ocağı`nda meydana gelen heyelanlarla ilgili olarak; oluşturulan Odamız heyetinin yerinde yaptığı inceleme ve tespitler sonrasında hazırladığı teknik rapor, basın toplantısı ile kamuoyuyla paylaşılmıştır.
Kahramanmaraş Afşin-Elbistan B Termik Santraline kömür sağlayan Çöllolar Açık Ocak işletmesinde ilki 6 şubat 2011 tarihinde batı şevinde; ikincisi 10 Şubat 2011 tarihinde doğu şevinde heyelanlar meydana gelmiştir. İlk heyelanda 1 işçi hayatını kaybederken, ikinci heyelanda 10 maden emekçisi kayan malzemenin altında kalmış, bir işçi heyelandan ölü olarak çıkarılırken; bir jeoloji mühendisi, bir maden mühendisi olmak üzere 9 maden emekçisi ise halen heyelan malzemesi altında bulunmaktadır. Yaşamını kaybeden tüm maden emekçilerinin ailelerine başsağlığı diliyor, işletmede çalışanlara geçmiş olsun diyoruz.
Meydana gelen heyelanla ilgili olarak Odamız tarafından oluşturulan teknik heyet tarafından yerinde incelemeler yapılmış, konuyla ilgili görevliler, olayı yaşayan işçiler ve Türkiye Maden-İş sendikası ile de görüşmeler yapılmış, konu her boyutuyla araştırılmaya çalışılmış ve önceki çalışmalar da dikkate alınarak ekte sunduğumuz rapor hazırlanmıştır.
BASINA VE KAMUOYUNA
Ülkemizdeki linyit yatakları içinde en büyük potansiyele sahip olan Afşin–Elbistan Linyitleri, düşük kalitesine rağmen 4,7 milyar tonluk rezervi ile Türkiye ekonomisinin en önemli hammadde kaynaklarından biridir.
Kömürün değerlendirilmesi amacıyla Afşin–Elbistan A ve B Termik Santralleri kurulmuştur. A Termik Santraline EÜAŞ tarafından işletilen Kışlaköy Açık Ocağından, B Termik Santraline ise maden ruhsatı EÜAŞ`a ait olan ve Park Holding tarafından işletilen Çöllolar Açık Ocağı tarafından kömür sağlanmaktadır.
Heyelanların meydana geldiği Çöllolar kömür sahası 2007 yılında EÜAŞ tarafından, işletilmek üzere 25 yıllığına Park Holding‘e devredilmiştir.
Jeoloji Mühendisleri Odası olarak, maden ocaklarında son yıllarda artarak devam eden kazaların nedenlerini her yaşadığımız acı olaydan sonra belirttik; ilgilileri uyarırken kamuoyunu da bilgilendirmeye çalıştık. Bu acı olaydan sonra bir kez daha vurguluyoriz ki; faciaya dönüşen kazalar, bilimsel ve teknik alt yapı eksikliği kadar uygulanan yanlış politikaların bir sonucu olarak ne yazıkki yaşanmaya devam etmektedir. Yenisağ politikaların uygulanmsı sonucunda genelde madencilik ve özelde de kömür madenciliğinde kamu kurumları süreç içinde asli işlerinden çekilmiş, özelleştirme, taşeronlaştırma, kiraya verme, hizmetleri ihale etme gibi yöntemlerle kamu madenciliğinden vazgeçildiği bir noktaya gelinmiştir. İnsanı merkezine almayan maksimum üretim ve kara odaklanmış, bilimsel ve teknolojik altyapıdan uzak, eğitimli işgücünün ve sendikalaşmanın olmadığı, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin yeterince alınmadığı bir kömür madenciliği yaratılmıştır.
Park Holding tarafından işletilen Afşin-Elbistan Çöllolar Açık Ocağı`nda meydana gelen heyelanlar sonucunda yaşanan facianın nedenleri de belirtilenlerden özünde farklı değildir.
Açık işletmelerde şevlerin duraylılığının; şev geometrileri olarak tanımlanan; şev açısı ve şev yüksekliğine, Jeolojik koşullar olarak ifadelendirilen şevleri oluşturan birimlerin dayanım parametreleri, birim hacim ağırlıkları, tabaka/süreksizliklerin konumu, şev geometrisinin yapısal süreksizliklerle ilişkisine ve yeraltısuyunun varlığına bağlıdır.
Bilinen bu gerçekten doğrultusunda; maden işletmelerinde kazısı yapılan jeolojik birimlerin fiziksel ve mekanik davranışlarının incelenip, işletme şev dizaynlarının bu birimlerin jeolojik-jeoteknik özelliklerinin de dikkate alınarak yapılması büyük önem taşımaktadır. Böyle bir uygulama neticesinde, güvenlik ile ekonomiklik arasındaki optimum nokta belirlenerek; bu yönüyle işçi sağlığı ve iş güvenliği sağlanarak güvenli bir işletmecilik yapılması mümkün olabilmektedır.
Biliyoruz ki, insanı merkezine alan politikalara, bilim ve mühendisliğe gerekli önemin verilmesiyle heyelan gibi jeolojik tehlike ve risklerin faciaya yol açmasını engellemek mümkündür.
Afşin-Elbistan kömür işletmesinde arka arkaya ölümlü kazaların meydana gelmiş olması, yapılan yanlış bir şeylerin ve eksikliklerin olduğunu açıkça göstermektedir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; bölgede uzun yıllardan beri yapılan çalışmalar sonucunda heyelanlara neden olabilecek jeolojik unsurlar ayrıntılı olarak ortaya konulmuştur. Duraylılığı etkileyen faktörler olarak bölgede; yeraltı suyu seviyesinin yüksek olduğu, zayıf zonların bulunduğu, linyit tabakaları arasındaki ve altındaki kilin potansiyel kaymaya neden olabileceği tespit edilmiş, ayrıca fayların varlığı da belirlenmiştir.
Heyelanların meydana geldiği Çöllolar sahsının hemen yakınındaki Kışlaköy açık ocak işletmesinde yapılan şev stabilitesi çalışmaları sonrasında, güvenlikli ocak dizaynı için genel şev açıları, basamakların yükseklikleri ve genişliklerine ilişkin parametreler ortaya konulmuştur.
Kazanın meydana geldiği sahada da Park Holding`e danışmanlık hizmeti veren Alman firması RE GmbH tarafından benzer çalışmaların yapıldığı bilinmektedir. Söz konusu Alman firması tarafından işletmedeki genel şev açılarının önce 21° alınmasının önerildiği, sonrasında ise genel şev açılarının 16° ye düşürüldüğü EÜAŞ Genel Müdürü tarafından basına açıklanmıştır. Ayrıca, basamak şev yüksekliklerinin 35 m. ve basamak şev açılarının da 55° olarak belirlendiği bilgileri de ifade edilmektedir.
Yaşanan heyelanlarla ilgili olarak Odamızın yapmış olduğu tespitlerin yanı sıra dile getirilen ciddi iddialar da bulunmaktadır.
• Çöllolar sahasında, basamak şev yüksekliklerinin bazı bölümlerde 35 m. den fazla olduğu, basamak açılarının 55° veya daha fazla olduğu, basamak genişliklerin dar bırakıldığı ve genel şev açısının yüksek olduğu gözlemlenmiştir.
• Afşin-Elbistan havzasındaki kömür horizonları içerisinde kömür tabakalarına paralel, yüksek plastisiteli çok zayıf dayanımlı kil bantları yer almaktadır Bu kil bantları zayıf yüzeyler yaratmakta ve eğim yönleri ocak içersine doğru olması durumunda çok büyük kayma riski oluşturmaktadır. Ayrıca kömür horizonu içerisinde dike yakın süreksizliklerin varlığı da bilinmektedir.
• Bölgede ve işletme yapılan sahada yeraltısu seviyesi çok yüksektir.
• İşletme sahasının hemen yanında Hurman çayı akmakta ve çay sürekli olarak yeraltısuyunu besleyerek işletme basamaklarında su miktarının artmasına neden olmaktadır. Diğer taraftan, yer altı suyunun drenajını sağlayan kuyuların yetersiz olduğu ve sürekli çalıştırılmadığı iddiaları da söz konusudur.
• Şev tepesinde ve basamaklar üzerinde heyelan öncesinde gerilim çatlakları oluştuğu ve bu gerilim çatlaklarının sürekli olarak kül ile doldurulduğu, önemsenmediği iddia edilmektedir.
• Sonuç olarak, heyelanın oluşması için gerekli tüm olumsuz koşullar, Çöllolar Açık Ocak işletmesinde bir araya gelmiş ve 6 Şubat 2011 tarihinde batı şevinde, 10 Şubat 2011 tarihinde ise doğu şevinde heyelanlar gelişmiştir.
• 10 Şubat 2011 tarihinde oluşan kayma 140 m yüksekliğindeki doğu şevinde tahminen 1150 m. uzunluğunda ve 550 m genişliğinde bir alanda gelişmiştir. 50 milyon metreküpten fazla miktardaki heyelan malzemesi çok geniş bir alana yayılmıştır.
Çöllolar sahasında heyelanları oluşturabilecek tüm koşulların bir araya gelmesi/getirilmesi ve önlemler konusuyla ilgili olarak aşağıdaki soruların yanıt bulması gerekmektedir.
• Park Holding`e danışmanlık hizmeti veren Alman firmasının işletmedeki genel şev açılarının 21° alınmasının uygun olacağını belirttiği, daha sonra ise genel şev açılarının 16° ye düşürüldüğü yetkili ağızlardan basına açıklanmıştır. Firmanın ilk önce riskli bir saha için büyük bir açı olan 21° olarak belirlediği genel şev açısı neden sonradan 16°`ye düşürülmüştür? İşletme basamak şev açıları 55°, basamak yükseklikleri ise 35 m olarak belirlendiği söylenmektedir. Bu belirlemede hangi kriterler esas alınmıştır? Ocak dizayn raporlarının hazırlanması sırasında yeterli jeolojik ve jeoteknik çalışmalar yapılmış mıdır? Bu açıklamalarla ortaya çıkan Alman şirketi tarafından yapılan şev stabilitesi çalışmalarının yeterliliği ve işletme projesinin doğruluğu konusundaki kuşkular araştırılacak mıdır?
• EÜAŞ tarafından işletilen ve benzer jeolojik özelliklere sahip Kışlaköy Açık Ocağında uygulanan şev açıları, basamak genişlik ve yükseklikleri ile Çöllolar Açık Ocağı arasında fark var mıdır? Aynı havzadaki Kışlaköy Açık Ocağında başarılı bir şekilde yürütülen proje neden dikkate alınmamıştır?
• Heyelana neden olan önemli unsurlardan biri olan yeraltısuyunu işletme ortamından uzaklaştırmak için açılan drenaj kuyularının yeterliliği ve düzenli çalıştırılmadığı iddiaları doğrumudur? Pompajlarla drene edilen suların ortamdan uzaklaştırılması hangi yöntemle ve nereye yapılmaktadır? Bu suların yeniden yeraltısuyunu beslemeyecek ve heyelan için risk unsuru oluşturmayacak şekilde ortamdan uzaklaştırılması yapılmış mıdır?
• Ocağın çok yakınından akan Hurman çayının yeraltısuyunu beslememesi için ne gibi önlemler alınmıştır?
• Heyelanın meydana geleceğinin göstergesi olan gerilim çatlaklarının oluşumu ilk heyelan öncesinde saptanmış mıdır? Saptanmış ise bu çatlakların doldurulması işlemi yapılmış mıdır ve bu bir önlem olarak mı görülmüştür?
• Gerilim çatlaklarının hareket izlemeleri yapılmış mıdır? Yapıldıysa gözlemler nasıl değerlendirilmiştir?
• 6 Şubat tarihinde oluşan birinci kayma sonrasında Ocak yetkilileri tarafından bir değerlendirme yapılmış mıdır? Kayma ve şevlerin stabil (duraylı) duruma gelip gelmediği irdelenmiş midir?
• 6 Şubat tarihinde oluşan kayma sonrasında, bir işçinin hayatını kaybetmesine rağmen ocakta çalışmalara devam edilmesinin gerekçesi nedir? Kömür üretimine devam etmek için yol mu yapılıyordu yoksa oluşan heyelanla ilgili çalışmalar mı gerçekleştiriliyordu?
• 6 Şubat tarihinde oluşan kayma sonrasında, ocağın diğer şevlerinde kontrol yapılmış mıdır? Bu kontroller sırasında ikinci heyelanın olduğu doğu şevinde gerilim çatlakları gözlemlenmiş midir? Bu gerilim çatlakları ile ilgili ne gibi çalışmalar yapılmıştır? Eğer işçilerin iddia ettiği gibi çatlaklar gözlenmiş ise çalışmaya neden devam edilmiştir?
Açıklanması gereken teknik soruların yanı sıra aşağıdaki önemli konuların da irdelenmesi gerekmektedir.
1. Çöllolar kömür ocağının işletilmesinin uzman kamu kuruluşu olan TKİ den alınarak özelleştirme amacıyla önce EÜAŞ`a sonra da işletilmek üzere 25 yıllığına Park Holding`e devredilmesi sonucu yaşanan özelleştirme ve taşeronlaştırmanın yaşanan faciadaki etkisi nedir? (araştırılacak mıdır?)
2. Çöllolar kömür ocağının işletilmesi ihalesini 2007 yılında alan Park Holding`in en kısa sürede üretime geçip, fazla üretim yaparak prim vb. teşviklerden yararlandığı söz konusu mudur? Bu durum projelendirme aşamasından başlayarak, işletme süreçlerinde teknik, iş güvenliği ve işçi sağlığı açısından bir ihmale neden olmuş mudur?
3. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından gerekli denetimler yapılmış mıdır?
Sorularına da cevap verilerek yeni facialar yaşanmasının önüne geçilmeli, sorumlular hesap vermelidir.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak, madencilikte ölümlerin yaşanmaması için bir kez daha hatırlatıyoruz.
o Günümüz madencilik politikaları masaya yatırılarak yeniden ele alınmalıdır. Denetimsiz ve kuralsız çalışan, kaza riskine açık madenciliğin önüne geçilmelidir.
o Özelleştirmelere, taşeronlaştırmaya derhal son verilmelidir.
o İnsanı merkezine almayan, en kısa sürede en fazla karı hedefleyen; günlük çalışma süresi uzun, ücreti düşük, güvencesiz çalışma ortadan kaldırılmalıdır.
o Öncelikle özel maden işletmelerinde maliyet unsuru olarak görülüp uygulanmayan işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri tam olarak uygulanmalıdır.
o İş güvenliği denetimi eksiksiz yerine getirlmeli, denetimin özelleştirlmesi uygulamalarına derhal son verilerek kamusal denetim etkinleştirilmelidir.
o Kazaların önlenebilmesi için sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalıdır.
o Kömür madenciliğinde faaliyet gösteren her işletmede acilen risk değerlendirmesi yapılmalı, çalışması uygun olmayan işletmeler gerekli tedbirleri almak üzere hemen kapatılmalıdır.
o Bütün maden işletmelerinin bilimsel ve teknik esaslara, uluslararası güvenli çalışma standartlarına uygun faaliyet göstermesini sağlayacak yasal düzenlemeler Maden Kanununda yapılmalı, ilgili meslek disiplinlerinin koordineli çalışmasının ve işverenden mali bağımsızlığı sağlanarak yetkilendirilmesi düzenlemeleri yapılarak maden kazalarının bilimsel ve teknik yönüyle en aza indirilmesinin yolu açılmalıdır.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak, iş cinayetlerine dönüşen maden facialarının yaşanmasının kader olmadığını bir kez daha belirtiyor; insanı merkezine alan politikalara, bilim ve mühendisliğe gerekli önemin verilmesi halinde jeolojik tehlike ve risklerin engellenerek faciaya yol açmayacağını ifade ediyoruz.
Kaybettiğimiz tüm madencilerimizin yakınlarının ve meslektaşlarımızın acısını paylaşıyor, son günlerde Ankara‘da, Afşin-Elbistan‘da ve Batman‘da kaybettiğimiz insanlarımzdan sonra yeni can kayıplarının yaşanmayacağı bir ülke umuduyla, konunun unutturulmayarak takipçisi olmanın tüm toplumun sorumluluğu ve görevi olduğunu belirtiyor, saygılar sunuyoruz.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu
19 Şubat 2011