Türkiye Cumhuriyeti ve yerel halkın uzun süren emek ve masraf gerektiren çalışmaları ile bataklıkları kurutulan, mümbit ve üretken bu ova çevre halkının hem tarım, hem istihdam hem de temel yaşam alanıdır. Bir ülkenin en temel gücü sağlıklı vatandaşları, sağlıklı ve üretken genç nesli ve kriz dolu dünya ekonomisinde, kendi ülkesinde ürettiği ve masasına gelen besinleridir. Bu ova ve çalışkan halkı sadece kendi yöresinin temel gıdalarını değil tüm Türkiye’nin belirli tip gıdalarını yüzde seksene erişen miktarlarını üretmektedir.
Ova çanak şeklinde ve yeraltı su kaynakları yüzeye çok yakın bir şekilde hava ve su kirlenmesine karşı çok hassas bir konumdadır. Buraya yapılması planlanan AB nin ve hatta dünyanın sayılı büyüklüğünde olan iki çimento fabrikası ve çok sayıda yerleşim birimlerinin ortasına yapılacak katı atık tesisi bu bölgenin hem insan hem de doğa kaynaklarını ciddi bir şekilde tehdit altına alacaktır.
Bu konuda uzmanlaşmış TMMOB nin Çevre Mühendisleri, Jeoloji Mühendisleri, Meteoroloji Mühendisleri odaları ve çok sayıda bilim adamının uyarısı vardır.
ÇED raporlarında ciddi maddi hatalar vardır. En önemlileri dünyaca sayılı büyüklükte olan ve bir birine yakın olan iki çimento fabrikası bir birinden bağımsız olarak değerlendirilmiştir. Bu iki büyük fabrikanın olumsuz atmosferik şartlarda toplam sinerjik negatif etkisi çevredeki tüm canlıları boğar hale getirebilir. Meteoroloji Mühendisleri Odasının rüzgar raporuna göre normal durumlarda bile atmosferik kirlenme ovayı ağır bir bulut gibi kaplayıp hem insanlarda ciddi solunum yolu hastalıkları hem de tarımsal ürünlerde önemli kayıplara sebep olabilir. Bu durum halen Muğla Yatağan’da ve Elbistan termoelektrik santrallerinde yaşanmaktadır. Senelerce evvel Ankara’nın çanak şeklinden doğan, bir örtü gibi şehrin üzerinde biriken, yakıtlardan kaynaklanan hava kirliliği yüzünden ODTU ölçüm merkezinde her gün kitle halinde ölüm bekliyorduk. Bu hava sayısız solunum hastalıkları ve erken ölümlere sebep olmuştur. Yatağanda çocukların okulda ve evde dışarı çıkmaması öğütlenmiştir. Kanser ve akciğer hastalıkları bu bölgelerde bariz bir şekilde artmıştır. İzmit, İstanbul arası bir kanser vadisine dönüşmüştür.
İkinci önemli bir hata; bu büyüklükteki sanayi ve atık tesisleri ÇED raporu için bir alana ve yöreye bağlanmaz. En aşağı iki, üç alternatif bölgelerde ÇED raporu düzenlenmesi dünyadaki temel teamüldür. Adeta yer önce seçilmiş ÇED raporu ona göre düzenlenmiştir. Bu çevre mühendisliğinin temel kavramlarına ve ülke menfaatine aykırıdır. Alelacele ve bilimsel olmayan kriterlere göre hazırlanan ÇED raporları adeta bir çıkar gurubuna hizmet etmektedir. Objektif ve bilimsel olmayan raporlar ülkeyi şimdiden bir çevre felaketine hazırlamışlardır. İç Anadolu da kuruyan göller, çölleşen bölgeler, kirlenen iç ve diş turizmimin gelir kaynağı olan denizler, yok olan arkeolojik eserler, Yatağan, Elbistan’da ve bir çok yörede kirlenen gençleri astım ve amfizem derdi ile hasta eden kirli hava, ülkemizin en değerli insan ve doğa kaynaklarını kurutmaktadır.
Çimento fabrikaları Avrupa ve diğer ülkelerde çok kirletici olduğu ve ağır standart ve denetimlerle kontrol edildiği için, dış ülkelere itilmiştir. Pazarcık ve çevresinde yaygın bir inşaat faaliyeti olmamasına rağmen neden bu yöre seçilmiştir? Bize ne kadar dost olduğu bilinen K. Irak’ta süratli bir inşaat sektörü gelişmektedir, pazar orasıdır. Yani Avrupa’nın kirli görüp attığı, bizim ihtiyacımız olmayan geride mümbit ve güzel bir ovayı cehenneme çevirecek tesisin, teknolojinin mantığı nedir? Bu sonuçlar bütün ülkemizi etkileyecektir.
Olumlu vaatlerle, ‘en yeni teknolojileri kullanacağız’ ‘çevreye en az zarar verilecektir’ sözlerine rağmen, çok daha küçük boyutlardaki, Ergani, İzmir Bornova, Naldöken ve diğer çimento fabrikaları büyük sorunlar yaratmıştır, çevreye ve insanlara zararları büyüktür. Antalya ili Akseki İlçesi’nde yapılması planlanan çimento fabrikasına Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğü ve çok sayıda bilim adamın katıldığı rapor bu yüzden olumsuzdur. Naldöken Çimento Fabrikası üzerine çalışma yapan halk sağlığı uzmanı Prof. Ali Osman Karababa’nın radyo konuşması ve raporu çok düşündürücüdür.
‘Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Ali Osman Karababa, çimento fabrikalarının insan ve çevre sağlığını en fazla kirleten sanayi kuruluşu olduğuna dikkat çekerek, „Bu fabrikaların, kentlerin dışına yapılması ve etraflarına koruma bandı oluşturulması gerekir. Ancak bu yasal düzenlemelere uyulmuyor“ dedi. Çimento fabrikasının atmosfere verdiği arsenik, cıva, kurşun gibi ağır metallerin kansere yol açtığını belirtmiştir.’
Yüksek hacimli, katı, sıvı atıkların, Pazarcık ve Narlı Ovası’ndaki tarıma ve insan sağlığına zarar vermeden tasfiyesi konusunda açık bir çözüm yoktur. Buna ilaveten çok büyük hacimlerle ortaya çıkacak hava kirliliği çözümü çok zor sorunlar ortaya çıkaracaktır.
Karbon dioksit CO2 Karbon monoksit özellikle sülfür dioksit SO2 ve Azot oksitleri NOx, bitkileri ve insan sağlığına çok zarar verecektir bu gazları ve ağır metalleri elektrostatik filtrelerle tutmak mümkün değildir. Son iki gaz türünün yarattığı asitli yağmurlar, Kuzey Avrupa’nın ormanlarını ve bitki örtüsünü mahvetmiştir. Çok gelişmiş teknolojik seviyeleri yüksek tecrübeli sanayi ülkeleri bu yok oluşu sadece seyretmektedir. Kuzeydeki tedavisi zor akciğer hastalıkları epidemi seviyelerdedir. Ölüm istatistiklerinde kanserden sonra ikinci sırayı almaktadırlar. Bu gibi entegre tesislerde ortaya çıkan uçucu, Benzen ve Toluen gibi gazlar toksiktir, kanser ve diğer akciğer hastalıklarına sebep olurlar.
Şaşalı söz vermelere rağmen yeni çimento fabrikalarında otomasyon çok yaygın olduğu için, istihdam sorununa da katkıda bulunmamıştır, alınan işçilerin sayısı azdır, teknik bilgi ve tecrübe gerektiği için başka bölgelerden getirilmişlerdir.
Birleşmiş Milletler Çevre UNEP ve Dünya Sağlık Örgütü WHO adına araştırma, proje yaptığım ABD, İngiltere, İtalya ve Fransa’nın anayasalarında çevre ile ilgili maddeler yoktur. Sadece bireyin haklarını, insan sağlığını koruyan maddeler ve ciddi ve tarafsız çalışan denetim organları vardır. İleri bir görüşle T.C Anayasası’na çevre ile ilgili maddeler eklenmiş çevrenin korunması bireye ve devlet organlarına verilmiştir. Bu dengenin bozulması ve adil bir şekilde uygulanmaması hem insanlarımıza hem de ülkemize zarar verecektir. Bu konuda AB ve diğer ülkelerle imzalanan uluslar arası antlaşmalar vardır ve bizi bağlayacaktır.
ÇED çalışmalarında halka ve sivil toplum örgütlerine danışma ve tartışma açılması üstün körü yapılmıştır. Ayrıca, hukuk dışı olarak ‘Siz Ankara’ya itiraz etmeyin iyi olmaz’ diye ihtarlar yapılmıştır. Bu tutum ülkenin bütünlüğüne zarar verecek bir tutumdur. Ham madde ve atıkların taşınmasındaki yoğun trafikte bölgeyi olumsuz etkileyecektir. Atmosfere verilecek olan kurşun, cıva, ve arsenik ağır metaller olup tasfiyeleri çok zordur, önemli hastalıklara sebep olurlar.
Pazarcık-Narlı Ovası Deprem Bölgesidir. Doğu Anadolu Fay Hattı, ve dalları, ovanın ortasından ve çöp tesisi olarak seçilen yerin hemen yanından geçmektedir. Bölgede arkeolojik olarak Hititler zamanından kalma alanlar Peyzaj Mimarlığı Odasına göre de değerli endemik bitkiler bulunmaktadır. ÇED raporunda bunların hiç birisi değerlendirilmeye alınmamıştır.
Özet olarak çevre, bilimsel ve hukuki olarak bölgeye zarar verecek bir karardır sonunda ülkemiz zarar görecektir. Buna izin verilmemesi hepimizin menfaatinedir.
Saygılarımla arz ederim,20/10/2008
Prof. Arif Kamil Pınarcı Ph.D M.Sc